Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Roman Özeti
Peyami Safa’nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu isimli romanını özet halinde kısaca yazar mısınız?
Aşağıda Peyami Safa’nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Romanı Özeti verilmiştir.
Roman Peyami Safa’nın 1. Dünya savaşının olduğu sırada 1915 yılında İstanbul’da geçer. 15 yaşında bir çocuğun kemik hastalığı nedeniyle hiç geçmeyen ayak ağrılarından, bunun şiddetlenmesi ve çocuğun ayağının kesilmesi durumuyla karşı karşıya kalmasından bahseden bir romandır. Psikolojik analizlerin yoğun olarak yapıldığı romanda mekan olarak çoğunlukta biz hastaneyi görmekteyiz.
Roman için yazarın gerçekte 15 yaşında kemik rahatsızlığı yaşadığı ve bacağını kaybetme riskiyle karşılaştığı ve bunun için ana karakterin aslında yazarın kendisi olduğu söylenir. Romanda hastane koridoru tasvirleri, çocuğun hastalıktan ötürü duyduğu acıyı ve insanların kendisinden tiksindiği hissi ile beraber âşık olduğu Nüzhet’e olan duygularının da yoğun olarak hissettirilmeye çalışıldığı görülür.
Romanda başkahramanın isminden bahsedilmez. Hasta çocuk olarak geçer.
Çocuğun annesi, çocuğun üzerine çok düşmektedir. Babası vefat etmiştir. 7 yaşından beri bacağından sıkıntı çekmektedir. Hastalığının aşırı şekilde nüksettiğini fark edince annesini üzmemek için söylemek istemez. Annesi bir şeyleri fark eder. Paşanın konağına gidip bir gözükmesi gerektiğini söylemektedir.
Çocuk, Paşa’nın konağına gittiği sırada orada sürekli gidiş gelişleri de vardır önceden de. Nüzhet’e âşık olmuştur. Nüzhet ile çok iyi anlaşan ancak Nüzhet’in kendisinden yaşça büyük olduğunu bildiğimiz halde çocuk ondan çok hoşlanmaktadır. Paşa, hasta bacağı konak doktoru Ragıp Bey’inde görmesi gerektiğini düşünür. Bunun üzerine doktor ona bazı tavsiyelerde bulunur düzenli kontrollere gitmektedir.
Nüzhet ile kimyaları hep uymuştur. Onunla ortak kitaplar okur ve konuşacak ortak konular bulurlardı. Fakat bir gece beraber bahçede oturup muhabbet ederlerken Doktor Ragıp’ın Nüzhet’i istediğini öğrenir. Adeta bu habere yıkılan çocuğun ızdırabı katlanır. Düşünür aslında hasta olmasa Nüzhet ona ilgi duyacaktır. Bir yandan da şu vardır ki; Doktor Ragıp yaşı 35’i geçkin ancak yakışıklı, iyi giyimli, deneyimli ve iyi bir işe sahiptir.
Bu düşüncelerle beraber acısı daha da artan çocuğun annesi geldiğinde halini görür ve onu bir hastaneye götürür. Durumunun daha kötüye gittiğini ve bacağının kesilmesi gerektiğini söyleyen doktor karşısında çocuk bayılır. Bu habere dayanamamaktadır. Çocuğun hastanede müşahede altında kalıp dinlenmesi gerekmektedir. Bundan sonraki süreçte hastane yaşamı, hastane koridorları, o koridorların kötü ve iç karartan kokularından bahsedilirken hasta çocuğun acısı da gözler önüne serilmektedir.
Bacağının kesilme durumu söz konusu da olduğu için çocuk bunu kabul etmek istemese de hariciye koğuşuna hasta olarak yatırılır. Burada bir bacak ameliyatına girer şansı yaver gider ve bacağı kesilmez ancak ayağı üzerine bir daha basamayacaktır.
Bu sırada konaktan haber gelir. Paşa rahatsızlanmıştır. Genel olarak herkesin durumu iyi ve Nüzhet ile Doktor Ragıp nikâhlanmıştır. Bu haberin üzerine müşahede altında yine acı ile geçen günlerin sonunda arkadaşlarının (Doktor Mithat) refakatiyle hastaneden taburcu edilir.